Eviniz size ne zaman zindan olmaya başlar? Umudunuzu yitirdiğinizde mi yoksa sevdiğiniz birini kaybettikten hemen sonra mı? İkisi de değil; Aileniz sizden nefret ettiğinde başlar. Ben Alina. Çaresizliğin içinde çareyi aramaktan ve her şeye rağmen umut etmekten vazgeçmezdim o güne kadar… O gün ateş düştüğü yeri yakıp, küle çevirmişti. Esaretim yalnızlık, çaresizlik ve zifiri karanlık olmuştu. Gündüz olmadan gece olmuyordu. Aydınlık olmadan karanlık yoktu. Önemli olan içimizdeki dünyaydı. Güneş doğduğunda da karanlıktaysak o zaman derin yaralarımız vardı. İçimizdeki kasveti atamıyorsak, geceleri uykulu gözlerle çareyi bekliyorsak, yüreğimize bıraktığımız acılar bizi içine çekiyorsa işte o zaman karanlık bizdik, bendim. Karanlık bendim ve bana dokunan yok oluyordu. Her şeye rağmen ufacık bir ışığı ararken çıktığım yolda onunla tanıştım. En olmadık zamanda karşıma çıkmış olan adam. O geldi; ben karanlık ile savaştım, en derin acılarım ile yüzleştim. Denizin sesinde sevdayı buldum. Ya da öyle zannettim. Bu benim yeniden başlarken aynı zamanda yok oluşumun hikâyesi. Işık hep vardı. Önemli olan onun nasıl bulunduğuydu. Bazen yok olurken ufacık bir noktadan süzülen ışık umudumuz olur. Bazen de o ışığa giderken daha çok karanlığa batarız. Ama yine de siz en karanlık anlarınızda kibriti yakın ama kibritçi kız olmayın…