Dipsiz düşünce kuyusunun derinliklerine indikçe gün yüzüne çıkan hislerin efsunludünyasının satırlara dökülmüş halidir Derun… Sahip olunanların kıymetini bilemeyişininnedamet çığlığı… Ardında bıraktığın her kim ise, seni kırmamak için yüzünesöyleyemediklerinin kâğıda ve kaleme dökülüşüdür… Bırakıp gidenin gıybetidir bir kâğıtparçasıyla yapılan… Kalem ucuna emanet gözyaşlarının, kâğıdı iç dünyanla aynı rengeboyaması neticesinde ortaya çıkardığı sanat eseri… Müebbet muhabbet hükmü giymişgönüllerin bir terennüm edişidir hasret türkülerini, demli çaylar da hazır, dumanı üzerindetüterken… Bağrına bastığın taşlarla yükselen gönül sarayının bomboş odalarında atılanhasret ve özlem çığlıklarının duvarlardan yansıyarak sadece senin kulaklarını tırmalayışıdır,mükerrer ve mukadder…
"Âlem yatağında, uykusunda derin, sen adımla karanlıkları, yetmiyor demek ıstırabın,kederin…" cümlesinin dolandığı dillerin, sevgiliye hasret, uykuya yabancı, yatağa düşman,uzun ve ince gece yolculuğuyla paylaştığı sırdır Derun…
Söyleyemediklerin, pişmanlıkların, aklından geçenler ve iç geçirdiklerin… Hülasa; nevarsa sana dair, sana ait olan…
Biraz Sen, biraz daha Sen…