REMZİ BASALAK, İbrahim Kaypakkaya ve Mehmet Fatih Öktülmüş'ten sonra işkencede direnişin simgesi oldu. Masaya inen tekmesiyle, 12 Eylül döneminden kalan "teşhir masası" mizansenine son verdi, tarihe iz bıraktı. Ve Türkiye devrimci hareketinin sahiplendiği bir değer haline geldi.
Remzi'nin direnişi, "bilmiyorum", "tanımıyorum"la sınırlı olmayan, işkencehaneyi işkencecilere dar eden, meydan okuyan bir direniştir. Sadece direnişiyle değil, yeraltı savaşında ustalığı, bilinçli-gönüllü disiplini, insan ilişkilerinde sıcaklığı ve özeni ile onu tanıyan herkeste derin izler bırakmıştır. Bugünün değil, geleceğin dünyasının, sosyalizmin insanıdır o. Bitmeyen enerjisi ve coşkusuyla, kendini aşmanın sembolüdür.
"Her insan yaşamı boyunca kendi heykelini yontar". Remzi de kendi heykelini yontarak ilerledi ve muhteşem bir sanat eseri çıkardı sonunda.
O bir kartaldı. Devrim kartalı!
Yaralı ve kolları arkadan bağlı olduğu halde, polislerin üzerine yürürken, kanatlarını açmış havaya yükselen bir kartal gibiydi. Ve kendisini tanıyan-bilen herkesin gözünde hep öyle kaldı…