Dünyanın büyük altüst oluşlara sahne olduğu bir dönemde Rosa Luxemburg kitleleri etkileyen başarılı bir hatip ve önemli bir Marksist kuramcı olarak kendini her siyasi çevreye kabul ettirdi. Ardında yüzlerce makale, onlarca kitap ve broşür, iktisat teorisinden ulusların kendi kaderini tayin hakkına kadar pek çok önemli teorik/politik sorunu ele alan yazılar bıraktı.
Birinci Dünya Savaşı'ndaki II. Enternasyonal ihanetine ve "vatan savunması" yalanına karşı, işçi sınıfının emperyalist savaşa cephe alması yönünde çalıştı. Bolşevik devrimini büyük bir coşkuyla karşıladı; ama parti-kitle ilişkisi, sosyalist demokrasi gibi konularda Bolşevikleri eleştirdi.. Bolşeviklerin söz, basın ve eylem özgürlüklerini bastırma eğilimlerinin, sosyalist bir topluma gidişi tehlikeye sokacağından ciddi biçimde kaygılanıyordu. .Eski rejimin yıkılmasından sonra, düşünce ve ifade özgürlüğüne olan gereksinmeyi vurgulayarak Marksist hareketin karşı karşıya kaldığı zorlu sorunlardan bazılarını ortaya koydu: Devrim sonrasında ne olacaktı? Devrimin bürokratik bir yozlaşmaya saplanmasını önlemek için ne yapılabilirdi? Devrimci sürecin, yabancılaşmayı aşacak biçimde, sürgit devam etmesi mümkün müydü? Var olan kapitalizme de, onun bürokratik/totaliter karşıtına da alternatif olacak bir başka yol var mıydı?
Doğumunun 150. yılında Rosa'nın teorik ve siyasi mirası büyük insanlığa ışık tutmaya devam ediyor.
İşçileri ve kuşları sevdi. Topal ayağıyla dans etti. Ona ilişkin her şey büyüleyici ve sahicidir.