Almanya'da 20. yüzyıl başlarında güçlü bir işçi sınıfı edebiyatı akımı gelişti. Yazmak da bir eylemdir anlayışı ile. İşçiler fotoğraf kulüpleri kurdular. İşçi tiyatroları oluştu. Bu akımın Amerikan, İngiliz, İsveç, Finlandiya, Fransa'da da güçlü örneklerine tanık olundu. Türkiye'den gelen göçmen işçilerin adı, ilkin "göçmen işçi" idi. Ama geri dönmediler, kalıcı oldular. Kalıcı oldukları gibi kendi ülkelerinin yörelerinin gerçekliklerini, destanlarını, anlatılarını da bu coğrafyaya taşıdılar, oranın gerçeklikleri ile harmanladılar. Ve bunun edebi ürünleri de oluştu zaman içinde. Bu olgunun ilk örneklerinden biri mesela Bekir Yıldız'dır.
İskan Tolun da, Avrupa'da yükselen bu tür edebiyatın başarılı örneklerinden biri. Kendini yazmaya adamış biri. Sen Batman Beşiri kırsalından çık, dünyaya kitaplara ve de yazmaya aç pencerelerini! Remzi Beyin Çilesi'nin diğer ciltleri gibi bunu da severek okuyacaksınız.
Kitap bana genç yaşta veremden ölen Muzaffer Tayyip Uslu'nun Remzi Bey şiirini de hatırlattı. Okul yıllarında odamın duvarına yazmıştım:
"Nasıl yaşamışsın Remzi Bey / Nasıl yaşamışsın sen. / Bugüne kadar böyle / İnsanlardan habersiz."....
Ragıp Zarakolu
"Yazar serinin bu son kitabında, aşktan aşka sığınıp, maceradan maceraya koşmak zorunda olan çilekeş Remzi'nin olağanüstü performansına odaklanmışken, edebiyat dünyasında da yeni bir çığır açıyor..."