Kaç günlük bir yolculuğa çıkacağını bilmeden tekrardan havalandı. Zamanı belirsiz uzunca mesafeler, aşılması gereken onlarca tehlike vardı önünde. Kararlıydı ama. Gerekirse hiç dinlenmeden uçacak, gideceği yere varana dek, durmak bilmeyecekti. Hiçbir zorluk alıkoymayacaktı onu bu yolculuğundan. Sonuç alıncaya değin vazgeçmeyecek, geri adım atmayacaktı.
Çıkmıştı Mezopotamya'nın dışına. Öncekilerden farksız olmayan görüntülere rastlamıştı. Yüksek yapılar, kentler ve sınırı olmayan insan kalabalığı. Eprimiş bir resme benziyordu yeryüzü. Solgun ve belirsiz! Griliği saçan beton yığınları dışında hiçbir şey okunmuyordu.
Geride bırakmıştı kentlerin soluk görüntüsünü. Mavi bir kilim gibi yere serilen denize ulaşmıştı. Çok kalmamıştı gideceği yere. Daha şimdiden minik kalbine kocaman heyecanlar doldurmuştu. Yorgundu bedeni! Bir o kadar da halsiz! Yine de soluklanmayı aklından dahi geçirmiyordu. Hedefine ilerleyen savaşçının azmini omuzlarcasına sabırla ilerliyordu.