Dijital dönüşümün sürmekte olduğu ve gün geçtikçe yaşamımızın daha derinlerine nüfuz etmeyi sürdürdüğü bir zamanda bildiğimiz ve bildiğimizi zannettiğimiz her şey, yeniden sorgulanmaya ve yeniden tanımlanmaya açık bir biçimde değişime uğramakta. Bugün ile sadece birkaç yıl öncesi arasında yapılan kişisel deneyime dayalı bir karşılaştırma bile pek çok şeyin kısacık sürelerde nasıl da dönüştüğünü ortaya koymaya yeterken öte yandan öyle kolay kolay değişmeyen eşitsizliklerin, insan hakları ihlallerinin ve toplumsal, sınıfsal, etnisiteye, ırka ve cinsiyete dayalı ayrımcılıkların da sürdüğünü görmek mümkün. Yeni medyanın sınırları ve tüm eşitsizlikleri ortadan kaldırma potansiyeline vurgu yapan pekçok yaklaşıma karşın bu iyimser bakışa şüphe ile yaklaşan eleştirel yaklaşımlar, iletişim araştırmalarının dijital döneminde de devam etmiş ve etmektedir. Bu kitapta; dijital medya kapsamında yapılan güncel araştırma ve kuramsal tartışmaları yeniden gündeme getirerek, dijitalin gündelik yaşam pratiklerimize uyarlanmayı geride bırakıp artık yön verdiği ve gündelik yaşamın sürdürülebilmesi için hava ve su kadar vazgeçilmez bir düzeye yükselmeye devam ettiği bir zamanda hergün yeniden sorgulanması, üzerine düşünülmesi ve araştırılması için bir olanak daha üretmek amaçlanmıştır.