Yarı saydam bir zarfta sunulmuş bakışları, gözleri için geçmişin tozlu ve başlara ince bir ağ halinde iniveren örüğmceklerin yuva yaptığı kapıları aralar gibi çekingen, tutuktu. Tıpkı tarihin çürüttüğü kişiler gibi; solan bir mevsim görüntüsünün içinden geçiyordu. Kopkoyu bir dehlizde, boynuna dolanana tüm iplerden kurtulmanın yakıcı arzusuyla, ısrarcı başkaldırışları yokluyordu.
Kayboluyordu şüphesiz. Sert bir duruşun ardında sürekli dağılan, parçalanan, savrulan; sonra yeniden kendini bulan ve kendini yenileyen bir ruh vardı. Onu hiçbir şey durduramazdı; fakat her şey kırabilir, dağıtabilirdi.