Ölümün tahtında oturuyorsun. Yılan ağzın, soğuk nefesinle sürüklediğin cehenneminin kapısındayız. Eşiğindeyiz hepimiz. Eşik bekçilerin: bilim, sanat, din...
Cehenneminin ötesini görmek istiyorum ben. Adlandırılmayan yoktur ve ad koyunca ölüyor her şey.
(O yüzden) sözcüklerle anlatılmayan şeyler var hâlâ. Çelişkisiyle hem aşkın hem içkin olan.
O yüzden dille işlenen çok cinayet var.
Eş zamanlı katiller ve maktulleriz hayatlarımıza.
Değilsek azmettirici...
Doğaya kulak verin, o sözsüz konuşmalara.
Salyangoz izlerine, sinek vızıltılarına, derinden uğuldayan ormana, güneşe karşı gerinen su kristallerine; daha birçok şeye yeniden...
Dil hapishanen neden bu kadar kalabalık?...