Bu kitap, insan dilinin kökeni ve çeşitlenmesi meselesini ele alır. Dilin; ne zaman, nasıl ve nerde ortaya çıktığını tespit etmek elbette çok zordur. Bu konuda ortaya atılmış pek çok iddia vardır. Dilin kökeni ve doğası üzerine kafa yoran her düşünür ve bilim insanı, kendince bir takım deliller ortaya koyarak tezini ispat etme gayreti içerisinde olmuştur. Dil, diğer varlıklar gibi ardında fosil veya iz bırakmadığı için ileri sürülen görüşler de çoğu zaman tartışmalı hâle gelmektedir. İleri sürülen görüşlerin önemli bir kısmının muteber olduğunu ve dikkate alınması gerektiğini vurgulamak gerekir. İnsanların (aslında toplumların); dünya görüşleri, ideolojileri, inanç sistemleri ve beklentileri, dilin kaynağı arayışlarına az ya da çok nüfuz etmiştir/etmektedir.
Bu kitap, dilin kökeni konusuna efsaneler penceresinden bakmayı hedeflemiştir. Toplumların ortak hafızalarının paha biçilmez ürünleri olan mitler, efsaneler, destanlar, masallar ve menkıbeler, dilin kökeni ve dillerin çeşitlenmesi konusunda önemli ipuçları verir. Ayrıca tüm bu türleri bir çatı kavram olan "efsane" başlığı altında birleştirmiştir. Her ne kadar efsaneler, bilimsel anlamda mutlak delil sunmasalar da Ahmet Bican Ercilasun'un ifade ettiği gibi bilimin konusu olurlar. Bizler, tarihin karanlık dehlizlerini çoğu zaman efsanelerin önümüze tuttukları ışıkla aydınlatırız.
Bu kitap ayrıca efsane kavramının bugün kazandığı mecazi anlamlarından hareketle bazı bilimsel çalışmaları ve iddiaları da efsane başlığı altında değerlendirmiştir. Bu anlamda kitap, iki ana bölümden oluşmuştur. İlk bölüm, doğal efsanelerden hareketle dilin kaynağı, doğası ve çeşitlenmesi konusunu içerir. İkinci bölüm, efsanenin mecazi anlamından hareketle bazı bilimsel ve deneysel araştırmaları dilin kökeni ve doğası bağlamında tartışır.