Bilim adamlarınca kolayca kabul edildiği gibi bilinen bütün toplumlar bir ölçüde dine yönelmişlerdir. Bu kabulün dini davranışa tam anlamıyla neyin sebep olduğuna dair bir mutabakatı da içermesi gerekir. Fakat gerçekte bu nokta üzerinde bir mutabakat sağlamak oldukça zor görünmektedir. Dinin nasıl tanımlanacağına ve bir taraftan onu büyü, bilim ve felsefeden, diğer taraftan da birtakım sosyal ve politik coşku türlerinden nasıl ayırt edileceğine dair münakaşa uzun yıllardır devam etmekte. Din sosyoloğunun ele alması gereken şey ise, verilerin alanı ve türü üzerinde pratikte esaslı bir mutabakata rağmen işte budur.