Çay masasindan kalkilinca herkes divanhanede alisilmis köselere dagildi. Talat Bagci, yasemin çubuguna kalin bir cigara geçirip pencere kenarindaki güvez ve filizi hereke kapli koltuguna gömüldü. Ona kibrit çakmak için ardi sira segirten Akif Kaptan, tekrar geriye dogru silinip kapiya yakin bir hasir iskemle seçti. Doktor Bülent, denizi iyice görebilecek bir mevkideki yüksek arkalikli stil koltugu eviriverdi. Doktor Ercüment, Gülbün, Güzin üçü bir kanepeye yerlestiler. Disarida kaynayip köpüren yilriz-poyroz, tül perdeleri civelek bir ürperis, avize askilarini serin bir singirti ile canlandirirken deniz, Ihsaniye sahillerine uzun bir saadet türküsünün hiç tükenmek istemeyen mutlu nakaratini döküyordu. Divanhanede yer yer karanfil, melisa ve feslegen kokulari kabarip sönüyor.