Felsefi söylemin epistemolojik düzeni üzerine düşünmek, felsefeyi belirleyen hâkim yapı üzerine düşünmek anlamına gelmektedir. Bunu, insanın doğasına ve bilginin yapısına bağlı olarak iki türlü anlamak gerekir. İnsan doğası gereği bilmek ister ve bunu bilginin gücüne sahip olmak için ister. Böylece insan, bilgiyi ortaya çıkaracak yöntemi arar. Yöntem, felsefi söylemin bilgi düzenini belirleyen kavramdır. Bununla birlikte yöntemi felsefi söylem konusu yapmak, yöntemin önce felsefi olarak keşfedilmesini gerektirmektedir. Bilginin yöntemle yapısal bağının keşfedilişi, fenomenolojik görüşle birlikte gelişir. Böylece Husserl'de yöntemin kendisi bilgi olmaktadır. Bilgi, olgusal gerçekliğin noetik bilinç edimlerinde görülenmesinin bir ürünü olarak vardır.
Bilginin görmeyle birlikte ele alınması, Platon'un episteme anlayışına kadar geri gitmektedir. Platon'da bilgi, ideanın bilgisidir. Platon'un idea anlayışı tüm felsefe tarihini belirleyen metafizik görme biçimine bağlı bir bilgi anlayışıdır. Bilgi (episteme), ruhun diyalektik görme biçimiyle, karanlık görmeden aydınlık görmeye doğru eğitimi sonucunda açığa çıkar. Platon'un terminolojisinde açığa çıkma bir "anımsama"dır. Ruh kendi özünde taşıdığı bilgiyi görünüşler dünyasının sınavından geçerek yeniden hatırlar. Platon'da görünüşler dünyasının varsaymaya ve inanmaya bağlı sanıların, varlığın özünü ortaya çıkarmaya ve bilmeye yönelik kavram bilgisiyle karşılaştırılması, felsefenin gündeminden hiç düşmemiştir. Görülür ve düşünülür dünya ayrımına Kant'la birlikte bir nokta konmuştur. Kant'ta bilgi, anlama yetisinin görüye bağlı düşünmesiyle, görülür dünyanın sınırları içinde kalan transendentalanr bir fenomendir. Bu transendental bilgide, varsayımlara dayanan empirik bilgi anlayışı sürdürülmektedir. Bununla Kant, bilgide son büyük buluşa kapı açmaktadır.