Tolstoy'un en önemli üç romanından biri olan Diriliş, insanın yozlaşmış toplum içinde geçirdiği sarsıcı değişimin, vicdanla dirilişin romanıdır. Zengin Prens Nehlüdov, hizmetçi Maslova'yı baştan çıkarıp terk ederek hırs ve arzularının peşinden gider. Yıllar sonra bir mahkeme salonunda Maslova ile karşılaşır Nehlüdov. Onu bu batağa kendisinin ittiğinin farkına varan prens, adaletin yerine gelmesi için elinden geleni yapacak, bu köklü değişimin yaşamını dönüştürmesini yürekten kabullenecektir.
Diriliş, vicdan azabının ezici baskısını anlatırken, ceza hukukuna, gelir dağılımına, soylulara, mülkiyet hakkına ve sosyal adaletsizliğe de ağır eleştiriler yöneltir. Eserlerinde ahlaki değerlere vurgu yapan Tolstoy, bu romanında toplum tarafından öldürülen insan ruhu, vicdanı ve inancının yeniden diriliş ihtimalini sorgular.
"Edebiyat Tolstoy'u etkisi altına aldığı zamanlarda bir yazar olmak hayli basit ve keyiflidir; bu vakte kadar hiçbir şey başaramadıysanız ve bugün de hala elinizde bir şey yoksa bile… Bu, aksi durumdan daha korkunç bir şey değildir; çünkü Tolstoy hepimiz adına başarır: Edebiyat üzerine kurulmuş tüm ümitlerin ve beklentilerin hakkını verir her defasında."