Acılı topraklarda yaşıyoruz, ölüm mahalleden kapı komşumuz oldu; hastanelere barış pankartlarında yaralılar taşınıyor, ölüm severlik kurumsallaşıyor ve kitleselleşiyor…
Artık kabul edelim: Devlet ve hükümet arasına sıkışmış olan bir politika yapma tarzı "nekropolitika"yı tek seçenek olarak yeniden ve yeniden üretiyor. Düşündüklerini bağırarak dikte ettiren kaşarlanmış siyasetçiler akan kanı durdurma yeteneklerini çoktan yitirmiş durumdalar. "Dinsel, milliyetçi sağ"ın ve "devletsi örgütlenmelerle iktidarı ele geçirmeye talip olan sol"un düşünce biçimlerinde sorun var! Hem de çok!
Dışarıdan Düşünmek bu durumu saptayan, daha ötesi kimi önerilerde bulunan makalelerden oluşuyor. Bu topraklarda hemen hiç girişilmeyen bir çabaya, "düşünce"nin kendisini sorunsallaştırmaya girişiyor. Dolaylı ifadelerden kaçınarak, şairce, "Göte göt denir hâkim bey!" cüretkârlığında ve sarihliğinde yapıyor bunu. Zihnimizi, bedenimizi ve duygularımızı kendisine hapseden düşünceden beslenen "temsil"in her seferinde yeniden üretilen "haysiyetsiz (= özsaygı yoksunu)" boyutunu deşifre ediyor.
Hatip'in, kürsüde bağırdığından daha az; Şair'in, kuytuda fısıldadığından daha çok olduğuna dikkat çekiyor. Dünyaya giriş aracı olarak kullandığımız dil'in yalana kayıtlı olduğunu belirtiyor. "Emirlerden müteşekkil bir grameri zihnimize kim ve neden işledi?" gibi sahih sorularla meşgul oluyor. "Emir yukarıdan gelir ama aşağıdan yukarıya yeniden üretilir!" benzeri saptamalarda bulunuyor. "Hâkim anlamların ve kurulmuş düzenin" parçası olan yazı'yı sorgulamaktan ve "devlet-dışı" olduğunu iddia eden yazar'ın ona ihanet de etmesi gerekliliğinden söz ediyor. Yasaya boyun eğen, grameri kusursuz kullanan, terbiyeli, steril ve düzenli normal bireyin iktidarın kara kutusu olduğunu, Aşk'ı bile devletleştirdiğini örneklerle gösteriyor.
Ve "yenme-yenilme" ikileminde işleyen düşünce biçiminin tüm bu sorunların kaynağını oluşturduğuna, Gezi Parkı Şenliği'nin bu topraklardaki en "haysiyetli (= özsaygılı)" kitlesel hareket olduğuna işaret ederken; T.C.'nin 100 yıllık geçmişine Gezi Parkı Şenliği'nin 10. yıldönümünden bakmayı deniyor.
"Düşünmek (= yaratmak) temsilden çıkmaktır" diyen bir "devlet-dışı" düşünce arayışına girişmeye cesareti olanlar için…
"İstikrar" arayışına, ekonomik kaygılara ve kimlik politikalarına endekslenmiş bir toplumsal düzende eleştirel düşünce iki seçenekle karşı karşıya kalır: Ya eleştiriyi bırakıp başka bir yere gitmek ya da eleştiriye farklı bir içerik kazandırmak. Her iki durumda da zorunlu olan, mevcut düşünce kalıplarına olan mesafeyi koruyabilmektir. Eleştiri var olanla yetinemez, "yeni" vaadi olmadan yapamaz. Deleuze'ün ısrarla tekrarladığı gibi, eleştiri, çağına ve zamanına karşıdır; şimdi ile şimdi olmayan arasındaki, "zamanımız" ile "zamansız" olan arasındaki karşıtlıkta icra edilir. "Zamansız" olan, gelecek olanın zamanıdır.
Dışarıdan Düşünmek "zamansız" olanı, yirminci yüzyılın en yaratıcı düşünürlerinden Deleuze ile birlikte arayan; onun, "Yaratıcılık yeni kavramlar üretmektir" sözlerini akılda tutarak yeni bir toplumsallığın dinamikleri üzerine düşünen cüretkâr bir kitap.
Bülent Diken, Lancaster Üniversitesi, İngiltere