Aurora uyumaktan nefret ediyordu. Yatak örtülerinin altına giriyor, penceresinden dışarıdaki yıldızlara bakarken kendisini gözlerini yummasının hiçbir tehlikesi olmadığına ve sabah uyanacağına ikna etmeye çalışıyordu. Yüz yıl boyunca uyumayacaktı. Büyü bozulmuştu. Lanet kalkmıştı. Ne var ki çoğu gece Aurora ancak ufukta şafağın pembesi belirdiğinde uykuya dalabiliyordu. Çoğu sabah da yorgun uyanıyordu. Bazı günler yataktan güçlükle kalkabiliyordu. Yine de ertesi gece geldiğinde korku yeni baştan içini sarıyordu. Uyumak ona derin bir kuyuya düşmek gibi geliyordu, ne yaparsa yapsın içinden çıkamayacağı bir kuyuydu bu.