Öğretmenlik mesleğine ilk başladığım köye gitmek için hersabah minibüs ile en az bir saat yolculuk yapardım. Eğitim hemsabah hem de öğlen olduğu için ancak akşama doğru evime varabiliyordum.
Akşam yemeğini yer yemez yorgunluktan hemenuykum gelirdi. Aradan yaklaşık 15 gün geçtiğinde neredeysehiç kitap okuyamadığımı fark ettim. Oysa üniversite sıralarındaykenneredeyse okumadığım bir gün bile yoktu. Okuyamadığımiçin zamanla rahatsız olduğumu anladım. Bir şeyler tersgidiyordu. Eğer kendimi yenileyemezsem ve öğrenme tutkumukaybedersem yaşamın geri kalan kısmında yürüyen bir cesettenfarkımın olmayacağını çok iyi biliyordum. Ben üniversiteyi işteneve geldikten sonra ayaklarımı uzatıp saatlerce plazma ekrantelevizyonda film izlemek için bitirmemiştim. Hayallerim vardıve bunları gerçekleştirmenin en iyi yolu kitap okuyarak kendiniyenilemek ve geliştirmekti.
Bu endişe ile çözüm ararken sonunda serviste kitap okumakararı aldım. Bu, günde en az bir saat kitap okumak demekti vegeçici olarak beni rahatlatmaya yeterdi. Servisteki diğer öğretmenarkadaşlarım elimde kitap okuduğumu görünce herkes kitapile olan macerasını anlatmaya başladı. Kimisi 8 yıldır hiç kitapokumamış, kimisi en son dört yıl önce bir kitap okumuş zar zorkitabın ismini hatırlıyor, bir diğeri kitap okumanın önemli olduğunuama buna bir türlü fırsat bulamadığını söylüyor, kimisi desanki çok idealist takılıyormuşum gibi kibarca alay ediyor.
İşte o zaman ülkemizdeki en büyük problemin bu olduğunakarar verdim. Sorunlarımız var ve herkes bu sorunlardan şikâyetçiama hiç kimse elini taşın altına koymuyorsa işte en büyüksorun budur. Bütün mesele sorunun değil çözümün bir parçasıolmak. Kitap okumak bence çözümün bir parçası olmanın en kolay yolu.
Kitap okumayan bir toplum değişemez, gelişemez ve sorunlarını çözemez.
Kitapla hayat bulmayan bir öğretmen tek bir öğrencinin kalbine dokunamaz.Kitap okumayan bir öğrenci hiçbir şey öğrenemez.Okumak yaşadığını hissetmektir ve hayata dokunmaktır.