Bay Dominic, Bayan Terasa ile evliydi. Bu evlilikten üç çocuğu oldu: İki oğlu ve bir de kızıyla birlikte Avusturya'nın Innsbruck şehrinde yaşıyorlardı. Çok güzel bir ahşap evleri vardı. Bahçeleri, önünde çeşitli figürlerle süslenmiş, cam kenarında lila açan çiçeklerle doluydu. Üç çocuklarıyla birlikte burada yaşıyorlardı. Bayan Teresa'nın ilk çocuğu, Ron, bu evde dünyaya geldi. İkinci çocuğu, Corez, abisinden dört yaş küçüktü. En küçüğü, Lucy, Corez'den üç yaş küçüktü. Bay Dominic daha 48 yaşındaydı, Terasa ise 46 yaşına yeni girmişti. Bir de köpekleri Alex vardı. Alex eğitim alıyordu haftada üç gün boyunca. Burnuyla çok iyi koku alıyordu.
Bayan Terasa'nın birde mühendis kardeşi Bay Henry vardı, eşi ise muhasebeciydi. Terasa, evinde hafta sonu kahvaltı yaparken kardeşi Henry James gelmişti. O, "Ablacığım, nasılsın, iyi misin?" dedi. Terasa da "İyiyim, Henry. Gelirken annemi de alıp gelseydin. Akşama Dominic'le bizim eve gidecektik." Bay Henry James, "Olur abla, bir dahaki sefere. Ama diğer haftaya söz veremem. Bak, şu an olsaydı, hep birlikte giderdik." dedi. Akşama Lucy gelecek, okuldan çocuklarda birazdan geleceklerdi. Ron geçenlerde ormanda kavga eden bir adam görmüş! O kadar korkmuş ki, o an yeşil ağacın arkasına saklanmış. Corez de okuldan geliyormuş, Ron'u görünce merak etmiş ve abisine sinsice yaklaşmış. Ron elini uza-tınca, Corez ağacın yanında birden dönmüş ve eli yüzü çizilmiş. Alex görünce nasıl pustu, yuvasına girdi. Corez'in yüzü çizilmişti.