"1895. Ayıntap. Ermeniler rahat, oldukça varlıklı millet-i sadıka olarak ülkenin dört bir yanında yaşamaktalar. Ama yabancı güçler Osmanlıyı parçalamakta kararlı. Gizli gizli çalışmaktalar. Azınlıkları kışkırtmakta onlara ulusal bilinç vermektedirler. Zeytun'da uzun süreden beri bir Ermeni İsyanı hazırlığı yapılmakta, buna yakın vilayetlerden bazı insanlar da katılmaktadırlar.
Sonunda olacak olur. Zeytun'da isyan patlar. Kargaşa, ölümler, cinayetler… İsyan bastırılır. İsyanı içten içe hazırlayan devletler bu kez isyancıları bağışlatmak için devreye girerler. Ermeni isyancılar silahlarını teslim eder ve bağışlanırlar. Bazı komitacılar sürgüne gönderilir. Ermenilerin vergileri azaltılır. Geçici bir sükunet….
30 Ekim 1919. Fransız işgalciler bu arada, Fransız askeri olarak Ermeniler Ayıntaba girerler. Antep Ermenileri pek memnun. İşgalcileri güllerle, şarkılarla, sevinç çığlıklarıyla karşılarlar…Ayıntaplılar suskun, tedirgin, sinmiş….
1922. Mustafa Kemal Yunanlılar denize döker. Ermenileri bir telaştır alır… Dostlar düşman olmuştur! Ve büyük bir çoğunluk ülkeyi terk eder… Bazıları geri döneriz düşüncesiyle malını mülkünü yıllardır dost geçindikleri Ayıntaplılara emanet bırakır…
1961. Grenoble. Gaziantepli Kayhan dil öğrenmek için Fransa'dadır. Çalıştığı lokantada Fransaya göç etmiş Ayıntaplı ıeski bir Ermeni ailesiyle tanışır… Genç adamı yanlarında çalıştırmak üzere evlerine alırlar. Genç ve güzel bir kızları vardır… Ayıntap aksanını mükemmel konuşan yaşlı bir nine vardır. Gençler aşklaşırlar! Yaşlı nine Ayıntaptaki eski evlerinin adresini verir. Evde bir hazine olduğunu torununa söyler… Genç kız Gaziantep'e gelin gelir…"
Yazar bu öyküden hareketle Ermenilerin günümüzde de kaşıdıkları olayları irdeliyor ve okunması zevkli biri roman ortaya çıkarıyor….