Doğup büyüdüğü Paris'i bırakıp, Zehra'sının ardından Cezayir'e gider genç doktor. Âşıkların şehrini terk edip kendi aşkının izini sürdüğünü düşünürken, kaderin ona apayrı bir cilveyle göz kırpacağından henüz habersizdir. Bir gün aniden sürpriz bir hastayla hayatı kesişir. Bu hasta, gün gelecek, ona hekimlik yapacak, doktorun o güne kadar göremediği bazı yönlerini ona gösterecektir. Dr. Carret, açtığı klinikte insanın görünen yönünü tedaviye çalışırken, Mürşit dedikleri bu zat, insanın manevi anatomisiyle ilgilenmektedir. O güne kadar hep maddi dünyanın sınırları içerisinde yaşayan doktor, Mürşit'in mekânı olan dergâhta sonsuzlukla tanışır. İnsanın görünmeyen yönünün, görünen tarafına ne kadar baskın ve hakim olduğunu ilk defa orada fark eder.
Dr. Carret, bu tanıştığı yeni hayata uyum sağlayıp sağlayamama, Fransa'da bıraktığı itirazlarıyla yüzleşip ruhunu, bedenine hakim kılıp kılamamanın kavgasını vermek zorundaydı. Mecazi aşkla başlayan Cezayir serüveni, acaba hakikate dönüşebilecek miydi?