Dünden Bugüne Dünya Destanları
Dünden Bugüne DÜNYA DESTANLARI “Sözlü geleneğin bir ürünü olarak doğan, antik dönemdeki örneklemeleriyle, ilkleriyle anılan epik şiirler, mitolojiler ve bu kitapta bulacağınız birçok coğrafyada, farklı kültürlere ait farklı zamanların büyük anlatıları olan destanlar… Bir toplum için; içerisinde, bugünkü terminolojiyle tarih, coğrafya, teoloji, antropoloji, sosyoloji, mitoloji, arkeoloji, fi loloji ve edebiyatı barındıran, genel terminolojiyle ortaya çıktığı kültürün büyük bir yansıması olan, insanoğlunun en önemli kültürel miras geleneği... Destanların diğer edebi örneklerden ayrılan önemli özelliği ve belki de en önemli farkı, en eskilerini özellikle de Gılgamışları, İlyadaları, Aeneasları düşünecek olursak yüzyıllarca aktarılan görsel belleği ile birlikte süre gelen işitsel belleği sayesinde kendi türlerini besleyen en önemli kültürel aktarım olmasıdır. Biz bilim insanları bugün bu geleneği, dilimizin refl eksi olarak özellikle de öncül örnekleri, daha geç örnekleri ile birlikte “destan” kelimesi ve/veya terimi ile karşılamaya çalışıyoruz. Peki, yaklaşık 2500 yıl önce ismi konan bu anlatı biçimi, ne kadar yaratıcıları tarafından da destan olarak isimlendirilmiştir. Hangi destan yaratıcısı anlatmak istediğini, bugünkü “destan” kelimesi karşılığı için hazırlamıştır. Peki, hangi destan yaratıcısı ve yaratıcıları belli edebi kurullara uyarak bir destan oluşturmuştur. Homeros mu? Vergillius mu? Yoksa Dante mi? Yoksa Sümer Halkı mı? Hint halkı mı? Türk Halkı mı? Bunun yanıtını vermek objektif her birey için aslında basittir. Çünkü hiçbir destan yazıldığı zaman destan olmamıştır. Kulaktan kulağa, gözden göze, beyinden beyine aktarılan bir kültürel miras olduğu sürece oluşturanlardan çok sonra “destan” kimliğini almıştır. Destanların uzun ömürlü olmasındaki en önemli sebep ise oluşturuldukları dönemlerden bin yıllarca, yüz yıllarca sonra bile hafızalarda yer alabilmesidir. Okunmak için yaratılmamışlardır, sadece var olmak için oluşturulmamışlardır, belki yüzyıllarca genişletilmişler, ama en önemlisi var oldukları dönemi hem yaşayanlara hem de sonrakilere kayıt altına almak için nesillerden nesillere aktarılmışlardır. Kendi alanlarında uzman olan dil bilimcilerin, edebiyatçıların, kültür tarihçilerinin hazırladığı bu özel kitap içinde, Asya kıtasının en doğusundan, Avrupa kıtasının en batısına; literatürde veya oluşturdukları toplumlarda “destan” niteliği taşıyan anlatıların geniş bir yelpazesini bulacaksınız. Her birini tek tek okuduğunuzda bu kadar geniş bir coğrafya ve zaman diliminde oluşturulmuş olmalarına rağmen farklı toplumlardaki benzer kültürel etkileşimleri de fark etme olanağı bulacaksınız.” G. Kökdemir
Devamını Oku