İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde uluslararası siyasal sistemde iki kutuplu bir yapılaşmanın etkisini altmışlı yılların ilk yarısına kadar etkin bir biçimde hissettirmesi, özellikle güvenlik ve savunma alanlarında uluslararası hukuk süjeleri olarak Devletlerin kendi aralarında işbirliğine gitmelerine, örgütlenmelerine ve koalisyonlar kurmalarına yol açmıştır.
ABDnin liderliğindeki Batı Bloku bünyesinde NATO, SSCBnin önderliğindeki Doğu Blokunda ise Varşova Paktı bu örgütlenmelerin birer somut örneği olmuşlardır. İki kutuplu sistem, altmışlı yıllardan sonra bir yumuşama ortamına girse de bu örgütlerin işlevselliği veya önemi azalmamıştır. Bu örgütlenmeler, iki kutup itibarıyla dengeleyici, belirli boyutlarda çatışmayı veya saldırıyı önleyici etkiler de göstermişlerdir. NATO ve Varşova Paktı bir anlamda birbirlerinin varlığına geçerlilik veya meşruiyet de kazandırmışlardır. Ancak, seksenli yılların birinci yarısından itibaren glasnost ve perestroika politiklarıyla dağılma sürecine giren ve sekenli yılların ikinci yarısında hızla dağılmaya başlayan SSCB dolayısıyla Doğu Bloku, Batı Blokunu da doğrudan etkilemiştir.
Doğu Blokunun dağılması, NATOnun da varlık nedenini veya amacını tartışılır hale getirmiştir. Bu anlamda, NATO, Kurucu Andlaşması itibarıyla üstlendiği yükümlülüklerin kapsamının salt üye Devletlere yönelik savunma olgusuyla sınırlı olmadığını, BM Kurucu Andlaşması veya BM mevzuatına uygun olmak kaydıyla uluslararası barışı koruma, bozulan barışın yeniden tesisi, insani müdahale gibi hususları da içerdiğini çeşitli kararlarında vurgulamaya başlamıştır. Bu doğrultuda, NATO üyesi Devletler, uluslararası konjonktürü de göz önünde bulundurarak, uluslararası siyasal sistem içerisinde NATOnun vurguladığımız misyonları yerine getirmeye her zaman hazır olduğunu vurgulamışlardır. NATO, iki kutuplu sistemin sona ermesinden sonra eski Doğu Blokunda yer alan kimi Devletleri tam üye olarak almış ve SSCBnin dağılmasını takiben kurulan Rusya Federasyonu ile sıkı işbirliği kurmaya başlamıştır. Bu çalışmada, Samir JAFAROV, NATOnun özellikle Rusya Federasyonu ile kurduğu ilişkileri, bu ilişkilerin yarattığı veya yaratabileceği sonuçları ve bu bağlamda NATOnun genişlemesiyle birlikte meydana getirdiği etkileri başarılı bir şekilde irdelemiştir.