Dünyanın en sevimli varlıkları çocuklardır. Her çocuk masumdur doğduğunda. Büyürken sergiledikleri gülüşleri temizdir. Bakışlarında, anlatmak istedikleri, anlatamadıkları sırlar saklıdır. Dünyaya geldikleri halde, dilleri çözülene dek iki âlem arasında sayılırlar. Bu nedenle, boş duvarlara bakıp gülmeleri ya da ağlamaları tuhaf gelmez kimseye. Kendi ihtiyaçlarını gideremedikleri halde, güven duyarlar çevrelerine; medeni cesaretleri yerindedir. Pırıl pırıl bakan gözlerinde, iç dünyalarındaki gelişmeler gizlidir. Yaşadıklarını hatırlayabilecek, düşünüp konuşacak kadar büyüdüklerinde, içlerinden bazıları, hayatın kirine boyanır ucun ucun, bazıları safiyeti korumakta, yaradılış gereğine uygun yaşamakta bulur huzuru. Huzuru arzulayan denge ehline karşı girişilen ilk hamlede önce tebessüm silinir yüzden, sonra fani olan ne varsa birer birer düşürülür gözden. Çocukken sevimli olan, büyüyünce sevimsiz sayılmış, zekâsına, yeteneklerine övgüler dizilen, yetersiz ilan edilmiştir. Özgüveni, meydan muharebesine zorlanıp bilenirken, yokluk hükmü giydirilmiştir medeni cesaretine. Bunun, maraton koşucusunu emeklemeye mecbur kılmaktan farkı yoktur. İşte insanda, tam da buna karşılık gelen yerdir, en çok acıyan. İstikbal vadeden ışık, yeniden vurunca gözlerine, geri alacaktır tebessümünü, inancında sebat eden. Her zamankinden daha çok sevip sahiplenecektir çilesini, onunla yoğrulup büyüyen. İçerisinde kaybolmadan, mütebessim bir simayla geçecektir, acı veren her şeyin üzerinden. Sadece çekilen acıların küçük birer belgesi niteliğinde, üstü kapalı yazılmışevraklar olacaktır geride kalan. Bunlar Hakk'ın huzuruna çıkarılacak şahitler, arzuhallerdir; asıl mahkemeye sunulmak üzere saklanan!..