Bir peygamberin hayatı asla dikensiz bir gül bahçesi değildir, aksine dikenlerle örülü bir ormanda gece gündüz yapılan bir yolculuk gibidir. Geçmişin keşfi bilinen bir dünyanın değil, yeni bir kıtanın keşfi gibidir. Bir tarih anlatısında her şey size tanıdık geliyorsa o anlatı sadece övgü ve yergidir, sadece fanatizm ve hamasettir. Hamaset ise tarihi değil sadece duygusal bir reflekstir. Tarihin perisi yoktur, sadece zekânın yolları vardır. Zekâdan mahrum bir tarih anlatısı sadece kuru bir aptallıktır ve her an sizin kuruyan bağnazlığınızı besler. İşte tam da bu nedenle belgeleri yücelten ve merkeze koyan akademik dogmalar, hakikatin yollarında kör ve sağır kalırlar.