Taşımacılık dendiği zaman aklımıza ürünlerin veya insanların bir yerden bir yere aktarılması gelir. Ancak yolcuların ve yüklerin hareketlerinin yanı sıra bunların temelindeki bilgi akışlarını yönetme, destekleme ve genişletme kapasitesi de ulaştırmanın kapsadığı konuların içinde yer alır. Dolayısıyla ulaştırmanın amacı mesafe, zaman, idari bölümler ve topografya gibi çeşitli insani ve fiziksel kısıtlamalarla şekillenen uzayı aşmaktır. Bu uzayı aşarken karayolu, demiryolu, havayolu, denizyolu ve boru hattı taşımacılık türleri kullanılır.
Karayolu taşımacılığı, bilinen en eski taşımacılık türüdür. İlk çağlardan beri insanların kullandığı bu taşımacılık türü, günümüzde de çok rağbet görmektedir. Ülkemizde de kara yolu taşımacılığı ulaştırmanın temelini oluşturmaktadır. Bu yüzden firmalar yüksek nakliye maliyetine katlanmaktadır. Bunun da en büyük sebeplerinden birisi karayolu taşımacılığının kapıdan kapıya teslimat avantajı sağlaması ve kısa mesafelerde en çabuk taşımacılık olanağı vermesidir. Karayolu taşımacılığının ülkemizdeki payı yaklaşık %90'dır.
Bununla birlikte uluslararası taşımacılık söz konusu olduğunda durum tam dersine dönmektedir. Özellikle uzun mesafeler için çok uygun bir alternatif olan deniz taşımacılığı hacim olarak dünya ticaretinin yaklaşık %83'ünü kapsamaktadır. 2019 verilerine göre dünya filosunun 1,9 milyar DWT olduğu görülmektedir. Denizyolunun en düşük maliyetli taşıma modeli olması, çıkış-varış limanları arasında herhangi bir transit geçiş ve gümrük işleminin olmaması ve diğer modlara göre daha az yatırımı gerektirmesi denizyolu ile taşımacılığın revaçta olma sebebidir.
Üç tarafı denizlerle çevrili olan ülkemizde denizcilik sektörünün ve denizcilik eğitiminin daha iyi duruma gelmesi gerekmektedir. Bu iyileşme hem ekonomik olarak ülkeye bir katma değer sağlayacaktır hem de tek bir taşımacılık moduna (karayolu taşımacılığına) bu kadar yüklenilmesinden dolayı ortaya çıkan yoğunluğun azalmasını sağlayacaktır.
Dr. Öğr. Üyesi Kadir Mersin, İstanbul 2021