Tak Tak ve mekik sesleriyle,kalbimizle, elimizle,
dokuruz kat kat, sıra üstüne sıra.
Kumaş öyküleri anlatır tezgâhımız, dostluk öyküleri,
eski çağlardan aile öyküleri anlatır şarkısında.
Bir dokuma tezgâhının tıkırtısı kadar ritmik, parlak renkli bir yün çilesi kadar canlı olan bu lirik resimli kitap, zanaat öğrenen genç bir dokumacının hayal edişiyle, yüzyıllar boyunca süregelen dokumacılığın tarihini ve uygulamasını okurlarla paylaşıyor.
Dünyanın Dokuduğu, çok eski bir geçmişe sahip olan dokuma zanaatını en derin anlamlarıyla ele alıyor ve insanlık tarihini dokuma üzerinden okumamıza imkân sunuyor. Dokumacılık, teknik bir becerinin yanı sıra kuşaktan kuşağa aktarılan bir gelenek ve farklı kültürlerden insanların hayatlarının nasıl birlikte dokunduğuna ilişkin bir metafor olarak çıkıyor karşımıza.