Bu öyküleri okurken şunları düşünebilirsiniz: "Okuduğum bir makale mi yoksa öykü mü?" "Bir film senaryosu mu, öykü mü?" "Birbiriyle bağlantılı bunca öykü, yoksa bir romanın parçaları mı?" "Kehanet mi, kurgu mu?" Ya da yazarı hakkında şöyle şeyler: "Silvan Alpoğuz, Türkiye'nin ruhunu mu arıyor, yoksa bulduğunu mu iddia ediyor?" "Yazar, gerçekten gelecekte vuku bulacak bir isyanı mı anlatıyor, yazdıkları aşk acısı üzerine çeşitlemelerden mi ibaret?" "Alpoğuz, Dede Korkut'a mı selam göndermiş Calvino'ya mı? Atay'a, Boris Vian'a mı? Metin Erksan'a, Kant'a mı?" Sevip sevmeyeceğinize elbette ancak okuduktan sonra karar vereceksiniz ama bu soruların hepsinin cevabı Dünyayı Başlarına Yıkacağız ve Silvan Alpoğuz için "evet, ikisi de!" Yetenekli bir yazarın elinden çıkan her kurmaca eserde olduğu gibi.