Şiir, hakikatin ulağıdır. Ve şair, varlık oluş'unun ifadesini imgeye dönüştürüp algılayıcı imgeyle temas ederek kendi varlık oluş'una yöneldiğinde de anlam oluşur. Ali Hikmet Eren bu sürecin önemli bir kırılma anında. Nerede görülse özgünlüğü fark edilecek şiir tekniği, güçlü söylemi, özellikle sözdizimindeki (syntax) duyarlılığı ile durması gereken yeri bilen bir yolda ilerliyor. Ve şairin ilerlediği bu yol şiir tekniğini genişleten, poetik mecrayı derinleştiren, nesnelerden uzama, ev'den balkon'a, iç'e ve iç'ten gelene, ilk anda kapalı gibi görünse de duyguya, deneyime meyletmiş bir yönseme. Sözcükler ve sözdizimi kırık bir ayağı konyakla bezerken, ev içi an'ların mahremiyeti adları anılan dostların da katılmasıyla poetik bir kalkışmaya, arbedeye dönüşüyor. Şair, cem ettikleriyle hayata ve kendine, ben'e ve öteki'ne diklenmeye devam ediyor.
Çünkü şiir, kazanmak değildir! Şiir, daima!