Gün geçtikçe etik değerlerde bir eksen kayması yaşıyoruz. Doğru-yanlış, iyi-kötü yer değiştiriyor. Gri alan hem daha genişliyor hem de daha puslu bir hâl alıyor. Artık ne siyahın siyahlığı gerçek, ne de beyazın beyazlığı eskisi kadar saf. Bakış açımızı oluşturan dünya, prizmalarla donanmış. Yer değiştirdikçe, baktığımız/gördüğümüz sahne renk ve şekil değiştiriyor. Algılarımız dış dünyanın illüzyonları karşısında yalan bir dünyada yaşamaya mahkûm çaresizce. Yargılarımızın temellerini oluşturan değerler sarsılmış durumda; bu nedenle hükümlerimizin değişmesi an meselesi. İşte böyle bir çağda insanoğlu maruz kaldığı insanlık sınavını vermek zorunda. Bu ise ancak hayatın her anının farkında olarak, hassas ölçülerle yaşamakla mümkün. Bilincini kaybetmeden hayata bakanlar, iyi veya kötü seçimlerini kendi istek ve arzularıyla yaparlar. Şuur, kazanmanın da kaybetmenin de anahtarı. Gözlem ise şuura giden yolda el fenerimiz. Her hayat bir ibret, her ibret bir tecrübe. Her tecrübe yoldaki trafik işareti. Kaza yapmak istemeyenler hayatlara dikkat etsinler; iyisiyle kötüsüyle yaşanan hayatlar...