Sevgili okurlar, elinizde tuttuğunuz bu çalışma, pandemi gerekçesiyle hücrelerde hapis kaldığımız, birbirimizi hiç göremediğimiz posta sisteminin altüst olup iç postaların dahi bir aydan önce verilmediği bir iletişim atmosferinde yapıldı. Toplamda 10 ayrı hücre, koğuş arasındaki top trafiği haftalarca sürdü. Bel, boyun fıtığı, kas erimesi, regl sancısı, taş düşürme, migren krizi ve mide ağrılarına rağmen hiç durmadı.
Çatılarda, duvarlarda kalmaması için sağlık problemlerini bir kenara bırakıp top peşinde koşan, kollarını yoran "hat hat"veya "ne hat ne hat" yanıtını duyana kadar durmadan bağıran ve hücreler arasında sesleri ile mekik dokuyan tüm arkadaşlara senin şahsında teşekkür ediyoruz. Solmaz Bahar yoldaş, bir saatlik havalandırma süreni bir ay boyunca volta atarak değil onlarca top atarak kapılara koşup top takibini yaparak geçirdin.
Çatıya tek bir kez top taktın, anlayışla karşılamamız gerekirken, hep birlikte "Hadi ya olamaz niye nefes almadan atıyorsun?" deyip üzerine gelmemizi yine o tatlı gülümsemenle karşıladığın için teşekkürler sana. Sevgili yaşam ortaklarımız, alakargalar, karakargalar, serçeler, sığırcıklar ve güvercinler, bu süreçteki pratiğinizle sizin için yiyecek koyduğumuz kaplara el koyma gerekçelerini "Siz kuşlara ekmek veriyorsunuz onlar da size yardım ediyor" biçiminde açıklayanları haklı çıkardınız.
Biz hücrelerde çalışırken sizler de çatılarda çalıştınız. Çatılara takılan nice öyküyü, masalı, şiiri havalandırmaya düşürerek, çocuklara ulaşmasını sağladınız. Bazen birkaç gün gecikmeli düşürdünüz topları, bazen de notları orasından burasından gagaladınız. Ama olsun, nihayetinde doğru adreslere teslim ettiniz. Çabanız ve dayanışmanız için bir teşekkür de size. Sincan zindanının değerli kadın tutsakları hepinize binlerce teşekkür. Birlikte inşa ettik bu çalışmayı, birlikte direndiğimiz gibi büyük bir coşku, yoldaşlık ruhu ve sevgi ile karşıladınız davetimizi.
Zulanızdaki tüm güzellikleri çıkarıp sundunuz; ay oldunuz, güneş oldunuz, kiminiz kırmızı gül, kiminiz uçsuz bucaksız papatya tarlası oldunuz. Kiminiz serin bir düştü, kiminiz masal, kiminiz çocukların kulağına masal fısıldayan ses oldunuz. Tat, tuz, baharat oldunuz. "İlk kez yazıyorum" dediniz, "Okumam yazmam eksik" dediniz, "Geç kaldım" dediniz ama yola çıktınız yine de. Coşkunuzu, dilinizi, sesinizi ne zaman tümünü okuyacağız diyen merakınızı alıp geldiniz. Bu çalışma sizin emeğiniz ve yüreğiniz… İyi ki varsınız.