"Yazarın biri ille doksanlı yılların romanını yazacağım diye tutturursa yazacağı roman bir arkası yarın dizisinden farklı olmaz" düsturuyla yazılmış çok kahramanlı bir roman. Düşbilimi'nde, aralarında şu ya da bu biçimde belli ilişkiler bulunan insanların kendileri ve birbirleri için ürettikleri düşünceler, kurdukları hayaller öykülenmiş. Bir düşten diğerine geçişler öylesine düş gibi ki, okuma tamamlandığında dönüp yeni baştan okuma isteği uyandırıyor. Emine, Özgür, Yazar, Aylin hapsoldukları dünyada edinilmiş davranışların yolunca yaşarken, paralel bir çizgide de sınır tanımayan düşler kuruyorlar. Düşlerin tadı gerçek olmayışlarında değil midir zaten?