Murat'ın gönlünce bir yol tutturabilmek, hayatta onurlu bir duruş sahibi olabilmek, kalbinin kapılarını gerçek aşka açabilmek için yaptığı davetin Nazlı da karşılık bulması ve sevgiden ayrılığa, hüzünden sevince, yaşamın acılarından güzelliklerine değin birçok duyguyu bir arada yaşanması dile getiriliyor.
Murat, Bir garip çoban olarak başladığı hayatının aslında evinin kapısından kaçırılmış Kenan olacağını nerden bilebilirdi? Kimi zaman gülümseten kimi zaman hüzünlendiren ama bir anda kendinizi içinde bulduğunuz kahve tadında bir hikâye…
Nazlı'nın bıkıp tükenmek bilmeyen bekleyişleri, Fatma'nın gerçeğe dönüşen korku dolu rüyaları gözyaşına dönüşmektedir duygu dolu yüreklerde. Gülün dikene sabrı onu kokulu bir hale getirirdi, onun içindi hasredilen sabır.
Zaman aralığına sıkıştırılan altı yıl... "Keşke, keşke arada bir uğrasaydın Murat. Belki umutlarım o zaman daha diri kalır, hazanı yaşamazdı ilkbaharlarım" diyerek serzenişte bulunmuştu Nazlı!
Roman, köy romanı olmanı olmanın yanında nispeten gerçek yaşanmışlığı konu alıyor. İnsanların isteseler de bazı şeylerin istemler dışında farklı şekillerde seyir tuttuğu Esma Kadın'ın yaşam felsefesinde kendini gösteriyor.
Yazar, destansı bir anlatımla, çağdaş Türk romancılığına yeni, ama yeni olduğu kadar nostaljik bir soluk getiriyor. Bir yandan erdem, hırs, kıskançlık gibi kavramları cesurca irdeleyen yazar, bir yandan da köy hayatının güzellikleri, bunlara duyulan özlem ve aşkın masumiyeti içerisinde yitip gitmenize neden oluyor.