Gassan Kanafani'nin derinden inandığı ve kendisini de içinde konumlandırdığı 'direniş edebiyatı' kavramını binbir türlü gerekçeyle 'direniş' ve 'edebiyat' olarak ikiye ayırmayı başarsaydık bile (kültürü politikadan ayırabilseydik demek olurdu bu), Kanafani onları yeniden ve hayatın doğal çağrısıymış gibi birbirlerine kolayca bağlardı. Filistin'in acılarla dolu tarihini insanlığın evrensel acılarından ve yenilgilerinden biri olarak resmedebilmesi, yenilgiyi de zaferi de kendisinden daha büyük bir anlam çerçevesine yerleştirebilmesi onun bu tutumunun doğal bir sonucudur. Kanafani'nin romanlarında, hikâyelerinde bir Filistinli kaybettiğinde bütün insanlığın yenildiğini, bir Filistinli haysiyetini talep ettiğinde bütün insanlığın yükseldiğini hissetmemizin sebebidir bu.