Oğlunun kendisine birkaç saat evvel satın almış olduğu şapkasıyla birlikte trenin penceresinden başını dışarı çıkarıp sarktığını gören baba, birkaç kez oğlunu ikaz etmiş içeri girmesi için. Fakat küçük afacan babasının uyarılarını duymazlıktan gelip rüzgârla arasındaki oyuna devam etmiş; baba ne kadar "Oğlum yapma, içeri gir, şapkanı düşüreceksin," dediyse de küçük afacanı ikna etmesi mümkün olmamış. En nihayet sabrı tükenen baba, çocuğun fark edemeyeceği bir şekilde başından şapkayı kapıp "Bak gördün mü?" demiş; "Ben seni uyarmıştım, işte sonunda şapkanı düşürdün!" Şapkasını kaybettiğini sanan çocuk tabii bu duruma çok üzülmüş ve gözünde iki damla yaşla tam da mahzun mahzun yerine oturacakken, babası, elinde tuttuğu şapkayı ona gösterip "Al şu şapkanı bakalım. Fakat bir daha da sakın trenin penceresinden başını çıkarıp sarkma, olur mu?" diye oğluna tenbihte bulunmuş. Çocuk babasının elinden sevinçle şapkasını alıp bir süre uslu uslu oturmuş. Ve çok geçmeden tekrar pencereye koşmuş; heyecanla şapkasını dışarı fırlattıktan sonra babasına yalvaran gözlerle bakıp şöyle demiş: "Babacığım! N'olur, demin yaptığının aynısını bir daha yapsana!"