Türkiye'de siyaset 'sanal'dır. Gerçek sorunlar vardır, ama bu sorunları çözme iddiasıyla siyaset arenasında rol üstünen aktörler, 'sanal'dır. Dolayısıyla, bu aktörlerin rol aldığı 'gündem'lerin bir parçası olmak, 'çözümsüzlüğü' beslemekle eş anlamlıdır. O yüzden, bu aktüaliteden belirli ölçüde uzak kalmak gerekir. Ancak aktüalitenin yansıttığı resmin doğru yorumlanması ve bu yorumla uyumlu bir 'eylemlilik'le içerisinde olmak da bir Müslüman için zorunluluktur. Bununla birlikte, burada ince bir sınır vardır. Mevcut pratikleri içeren bir 'eylemlilik'le, Kur'anî manada 'salih amel' bağlamında tezahür edecek bir 'eylemlilik' arasındaki sınırdır. Bu, kimi zaman bir eyleme katılmak şeklinde, kimi zaman da hiçbir eylemde bulunmamak şeklinde tezahür edebilir. Bunu, eylemin içeriği ve söylemi belirler. 'Düşüncenin okullaşması' tezinin devamı mahiyetinde olan bu eserde, okullaşma sürecinde teorik olanla güncel/aktüel olan arasında nasıl bir bağ kurulacağı; Müslümanların aktüel olanla kuracakları ilişkide hangi kriterleri hakim kılmaları gerektiği tartışılmaktadır.