Vicdanımızı çıkarsak ne kalır ki bizden geriye? Gün batarken nasıl kızarırsa, öyle kızaracak kimi yüzler, dergâh-ı nezd-i ehadiyette. Ne yana dönse insan, kendi yaptıklarına çarpacak o gün! Maddemizin enkazı altında kalmışız. Nefret çepeçevre sarmış benliğimizi. Oysaki belli değil mi, hepimizin dönüp dolaşıp gideceği o mukadder yer? Saklambaç oynar gibi köşe bucak vicdanından kaçarak saklanan insanın, saklanacak bir yer bulamayıp sobelendiği yerin adıdır mahşer. Vicdanlarımız yaralı bizim. Ötekini acıtmakla acılarımız geçer sanıyoruz. Yaraladıkça yaralanıyoruz. Ölüm, sanki başkalarına ait bir masalmış gibi yaşıyoruz!