Yorum kavramı, toplumsal hayatta herkes tarafından sıkça kullanılan bir kavram olmasına rağmen, hukuk alanında üzerinde yeterince düşünülen bir kavram olmamış, kurallarıve sınırlarıortaya konulmamışayrıca benzer kavramlardan farkına da yeterince yer verilmemişbir kavram olarak varlığınısürdürmüştür.
Üzerinde düşünülecek olursa hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasısırasında daima yorum yapılmaktadır. Ancak, çoğu zaman yorumcu bu durumun farkında olmamakta ve hukuk kurallarının lafzından hareketle hüküm kurarak ilgili hükmü somut olaya doğrudan uygulamaktadır. Yine çoğu zaman bu bakışaçısıyla, yoruma ihtiyaç dahi duyulmadığısavunulmaktadır.
Belirtilen bu bakışaçısıpek de makul görünmemektedir. Hukuk kurallarıhakimin somut olaya bakıp soyut hukuk kurallarınıdoğrudan uygulayabileceği bir düzen öngörmemektedir. Bu nedenle, "Hukuk kuralıaçıktır, yorumlanmaya ihtiyaç yoktur."şeklindeki önermeler artık geçerliliğini kaybetmiştir. Hayatın sürekli bir değişim içerisinde olmasıve kanun koyucunun her hükmü a'dan z'ye düzenlemesinin de mümkün olmamasıgibi sebeplerle "yorum kaçınılmaz" olmuştur.
Ancak Yorum Nedir? SınırlarıNelerdir? Nasıl Yapılmalıdır?şeklindeki sorular ülkemizde pek de üzerinde düşünülen meseleler olmamışve bu mesele üzerinde düşünenler de "Hukuku felsefeyle sulandırmayın!" cevabına muhatap olmuşlardır. Oysa ki, dünyada yapı- lan birçok çalışma hukukun felsefeden bağımsız olamayacağınıgöstermişve felsefenin hukuka olan katkısınıgözler önüne sermiştir.
Bu çalışma ile ulaşmak istediğimiz amaç, hakimin hukuk kuralınısomut olaya uygulamada bir makine gibi mekanik bir konumda olmadığı, her somut olayda hukuk kuralının nasıl tezahür etmesi gerektiğini, kanun koyucunun koyduğu sınırlar içerisinde, bilimsel akıl yürütme ve mantık kurallarıdoğrultusunda düşünerek ortaya koymasıgerekliliğine vurgu yapmaktır.