"Kalbini arayan ney gökyüzünün intiharını gördü.
Kuşlar atmosferi kustu.
Saçlarını tararken armoni,
Uçan pislik bulutları sonsuz başlangıcın şarabını içti.
İçim, kör tenimi yırttı.
Ilık, öpülmemiş ağızlara
Irmağın çiçeklerinden taç ören topraktaki yelin rengi
Kırık dökük dizeleri solgun harflerin arasına gömdü.
Yılkıya bırakılmış bir serçenin hüznü
Avuçlarımdaki kiraz ağaçlarını çiçeklendiriyor.
Yaban buğuları kanatlanıp uçuyorlar
Güzün eteklerinin altında.
Ağaçların soluğu kırağıyı ince bir yaprağa dönüştürürken
Gümüş sesler geyiklerin alnında
Kalın bir çizgiye evrilerek dolaşıp durdu
Topraktan can havliyle kopan dağları.
Mezarlık yolunun gündüzü gecesi ağrıdı.
Ağır başlı bir bulut dağ köylerine girerken
Topraktan sayın beni dedi ışıklara.
Taş binalar düşlerini süpürürken kuş gölgelerine,
Sonsuz özlemler kanı, altın kadehlerde içti."