Edebiyatı salt şiir, hikâye, roman gibi türlerden ibaret saymak; onun ilmî yönünü boşa düşürmek, diğer bilim ve disiplinlerle olan ilişkisini yok saymak, en önemlisi de edebiyatın insan üzerindeki etkisini yakalayamamak olacaktır. Özellikle felsefe, psikoloji, tarih, sosyoloji gibi alanlarla olan ilişkisi; dergicilik, sinema, resim, müzik gibi insana dokunan yönlerinin anlaşılması edebiyatın hayatî önemini bize hatırlatır. Bu durum aynı zamanda edebiyatın hem bilim hem de sanat dalı olması sebebiyledir. Edebiyatı bir bilim olarak ele aldığımızda edebiyat sosyolojisi, edebiyat kuramları, karşılaştırmalı edebiyat, edebiyat eleştirisi gibi pek çok konuyu kapsadığını ve inceleme konusu yaptığını görürüz.
Elbet eser edebiyatın merkezindedir; ancak eserin anlaşılması için tek başına eser de yeterli olmayabilir. Kimi zaman yazarın hayatı, kimi zaman eserin dönemi; etkilendiği akımlar, dönemin olayları, türün özellikleri gibi pek çok şeye de odaklanmamız gerekebilir. Bu noktada ihtiyaç duyulan, Ömer Seyfettin'den Ahmet Kutsi Tecer'e, Mustafa Şekip Tunç'tan Cahit Zarifoğlu'na, Yunus Emre'den Necip Fazıl Kısakürek'e portreler; mektuptan fabla, seyahatten hatırata türlerin incelendiği makaleler; futboldan ölüme, anneden büyükbabalara temaların işlendiği yazılar ve manifestolardan sanat eleştirilerine edebiyatı anlamak ve yakından tanımak için bakmanız gerekenler Edebiyat Portre Manifesto'da.