Çağdaşlaşmamızda aydınlara düşen görev büyüktür. Burada "aydın" kavramı üzerinde de durmak isterim. Her okumuş adam "aydın" değildir. "Aydın" olmak için çağdaşlaşmanın bilincine ulaşmak gerekiyor. Ayrıca "aydın", sınıfının da bilincine varmalıdır. Çağının ve sınıfının bilincini taşımayan, "aydın" olamaz. Dolayısıyla böylelerinden toplumsal görev beklenmez. Bizim okumuşlarımızın da çoğu böyledir. Bireysel çabaları aşamıyorlar. Toplumun sorunlarını bilmiyorlar. Halka tepeden bakıyorlar. Halkı küçümsüyorlar. Böylelerinin işi öğütçülüktür. Bizim halkımızın da öğüde karnı toktur. Sevindirici olan şu ki, özlediğimiz yeni aydın tipi yetişmeye başladı. Bu yeni aydınlar halkla iyi ilişkiler kuruyorlar. İleri doğrultuda etkiliyorlar. Bu yeni gelişmeden, kurulu bozuk düzenden yana olanlar müthiş korkuyorlar. Bir ülkede okumuşlardan korkulmaya başlandı mı, orada etkili aydın yetişmeye başlamış demektir.