Soğuk Savaş, Amerika Birleşik Devletleri ile Sovyetler Birliği özelindeki karşılıklı tehditler, rekabet ve çekişme ile nitelenip 1991'de son bulan basit bir gerginlikten daha öte ve derin bir süreçtir. Doğu-Batı, Komünizm-Kapitalizm, Bireysellik-Çoğulculuk, Liberalizm-Merkeziyetçilik gibi, insan yaşamını zıt kutuplara çeken ikili karşıtlıklar, Soğuk Savaş'ın 'cephelerini' oluşturmuş, bu süreci çok boyutlu kılmış ve çoğu ülkeyi bir taraf seçmeye mecbur bırakmıştır. Doğu ve Batı blokları arasında nükleer savaş çıkma ihtimalinden kaynaklanan korku ve belirsizlik halleri, Soğuk Savaş'ın fiili olarak yaşandığı yaklaşık kırk dört yıl (1947-1991) boyunca ülke yönetimlerini, toplumları ve bireyleri etkisi altına almıştır. ABD ile SSCB arasındaki üstünlük mücadelesi, bu iki küresel gücün ve onların safında/etkisinde yer alan ülkelerin, birbirlerinin her kararına, hamlesine veya beyanına şüphe ile yaklaşmasına neden olmuştur. Batı Blok'unda, Komünizm'in tüm dünyaya yayılacağı korkusu, Doğu Bloku'nda ise Birleşik Devletler ile vücut bulan Kapitalist düzenin tüm Avrupa'yı kontrolü altına alacağı düşüncesi hâkim olmuştur. Şüphecilik devletlerarası ilişkilerle sınırlı kalmamıştır; bloklar arası bilgi akışını sağlamak üzere görevlendirilen ve toplumun her kesiminde bulunabilen gizli ajanlar sebebiyle, sıradan bireylerin çevreleriyle ilişkileri de şüphe duygusuyla şekillenmiştir.
Soğuk Savaş'ın soyut düzlemdeki gerginliğinin uzantıları somut olarak ABD veya SSCB'nin kendi topraklarında görülmemiştir. Bunun yerine, bu devletler, üzerinde otorite kurup kaynaklarından faydalanmak istedikleri ve bu uğurda 'savaş alanına' dönüştürdükleri az gelişmiş coğrafyalarda (Kore, Küba, Vietnam, Afganistan) ve çoğunlukla bu ülke/bölge insanlarını 'savaşçı' olarak kullandıkları çatışmalarda dolaylı olarak karşı karşıya gelmişlerdir. Bu durum, Soğuk Savaş'tan
günümüze miras kalan belki de en belirgin 'geleneklerden' birini, Vekâlet Savaşı (Proxy War) olgusunu oluşturmuştur.
Diğer yandan, Soğuk Savaş'ın, Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla sona ermesi, zıt kutupları birbirine yakınlaştırırken, Batı Blokunun savunduğu demokrasi, küreselleşme, kapitalizm, tüketicilik, serbest pazar ekonomisi gibi kavramların güçlenip kabul görmesine neden olmuştur.
Soğuk Savaş, yaşandığı dönemde ve sonrasında, özellikle doğu ve batı bloku ülkelerinde önemli siyasi, ekonomik ve teknolojik sonuçlar doğurduğu gibi sanat eserlerini ve kültürel hayatı da doğrudan etkilemiştir. Özellikle müzik, sinema, tiyatro ve edebiyat dallarında, korku ve endişenin nüfuz ettiği 'psikolojik savaş' ortamını farklı yönleriyle dış dünyaya sunan eserler verilmiştir. Bu çalışma, Soğuk Savaş döneminde ya da sonrasında çeşitli ülkelerde ve dillerde yayınlanan edebiyat eserlerinin, Soğuk Savaş'ın izlerini hangi açılardan yansıttığı, savaşı hangi yönleriyle ele aldığı, edebiyatçıların savaştan nasıl etkilendikleri ve bu etkiyi eserlerine nasıl taşıdıkları vb. konuları tartışmayı amaçlamaktadır. Soğuk Savaş'ı edebiyat bağlamında ele alan Türkçe çalışmaların azlığı göz önüne alındığında bu çalışmanın literatüre önemli katkı sağlayacağı ve konuyla ilgili sonraki çalışmalar için de zemin hazırlayacağı düşünülmektedir.