Olaylar o kadar çığırından çıkmıştı ki, bir insan'n ad' bile öldürülmesi için yeterli sebepti. Ateş düştüğü yeri yakar ya, işte ülkenin her tarafı yangın yerine dönmüştü.
Efendi Bey telaşlı… Nasıl olmasın ki? Yetişkin altı evlat ve her biri ayrı telden çalıyor. Kiminin ismi sağcıların esame listesinde, kimininki solcuların. Anarşi olaylarından ailesi ziyadesiyle etkilenmiş, ülkedeki kardeş kavgası ailesine de sirayet etmiştir. Öyle ki çocukları siyasi fikirleri yüzünden birbirleriyle kavgalı ve hatta küskündürler. En küçük iki oğlu Tuna ve Şahin hariç hepsi kendi yolunu çizmiş ve aileden kopmuşlardır. En büyük korkusu onların da bir gün ağabeyleri gibi elinin altından kayıp gitmeleridir. Nitekim korktuğu başına gelir ve Tuna işlediği garip bir cinayetten dolayı gözaltına alınır. Ardından Şahin akıllara durgunluk veren bir iş yapar. Efendi Bey'in artık insan içine çıkmaya yüzü kalmamıştır. Böylece ailenin hayatı hepten yanlışlıklara ve kavgalara bürünür.
Ve bir sabah… 12 Eylül 1980 Cuma günü... Radyo ve televizyonlarda darbe bildirisi okunuyor. Efendi Bey, küs olan evlatlarını barıştırmayı, bir araya getirmeyi hayal ederken bir oğlu kayıplara karışmıştır. Tuna, bilinmeyen bir yolculuğa çıkmıştır. Kendisinden en ufak bir haber alınamayan Tuna ve bu süreçte yaşananların, 80 öncesi anarşinin ve 12 Eylül askeri darbesinin aileye yaşattığı acıların anlatıldığı Efendi Bey, eşi, çocukları ve torunları arasındaki çok bilinmeyenli bir denklemin tahlilidir.
Efendi Bey romanında, Türkiye'nin yakın tarihi anlatılıyor. Roman, 1980 Darbesi'nin arka planında yaşanmış olayları adeta bir dürbünle okuyucuya yakınlaştırıyor.