Bir milletin hayatiyetini devam ettirebilmesinin tek şartı; inancının ve onunla beslenen kültürel değerlerinin korunması ve o değerlerin aslî unsurları ile birlikte gelecek nesillere aktarılmasıdır.
Biz de bunu yapmaya çalıştık.
Hizmetleri en uygun yere, en uygun zamanda ve en az harcama ile yaparak, Hakk'a ve halka karşı sorumluluklarımızı yerine getirmeye gayret ettik ve şimdi dönüp arkamıza baktığımız zaman;
• Başarısını birlik, beraberlik ve uyum içinde çalışmaya endeksleyen,
• Yönetimler arası ve yönetim içi müzakerelerle en çatışmacı ve karmaşık problemleri çözen,
• Vasıflı kadrolarla, vasıflı hizmet üreten,
• Demokratikleşme, şeffaflaşma, sivilleşme, özelleşme ve globalleşme süreçlerinde attığı adımlarla başarısını arttıran,
• Ve "Kâmil odur ki koya dünyada eser, eseri olmayanın yerinde yeller eser" sözünü haklı olarak söyleyebilen bir yönetim olduk.
Toplumumuzun yukarıda sayılan hususlarda bu duyarlılığı taşıyabilmesinin yegâne şartı ise, her türlü maddi çıkar hesabından arınmış, akılcı, bilimsel ve insanın tabiatına ve yaratılış gayesine uygun "eğitim" faaliyetidir.
Unutulmamalıdır ki, "yaşadığımız çevre" bizden öncekilerin hoyratça kullanalım diye bize bıraktıkları bir "miras" değil, bizim gelecek nesillere tahrip etmeden devredeceğimiz bir "emanettir".