Tanzimatın ilanıyla Batıya kontröllü bir şekilde açılan kapılar, 1856 Islahat Fermanının ilanıyla genişler. Bu genişleme yabancılara Osmanlı Devletinde mülkedinme, banka kurma ve eğitim kurumu açma gibi imkanlar tanımıştır. Açılan bu kapıdan önce bugünün Robert Kolaji, ardından Mekteb-i Sultani gibi batının kontrolünde, yabancı dilde eğitim, çağın ihtiyaçlarına cevap veremediği için de, bu yeni tarz mektepler toplum nazrındaki cazip hale gelmiştir. Batıdaki aydınlanma devrinin, Tanzimattan sonra bütün hızıyla etkisini gösterdiği bu devirde, mekteplerden dışlanan ve geri plana atılan Arapçanın tekrar itibara alınması, 1870'li yılların başından itibaren Hacı İbrahim Efendi'yi konu ile ilgilenmeye sevk eder. Ayrıca bu sırada, batı tarzı açılan mekteplerde, arapça ve dini ağırlıklı eğitminin yerini, müsbet ilimlerle Fransızca ve İngilizcenin alışı, modern hikaye, roman ve tiyatro gibi yeni edebi türlerin ülkeye girişi, toplumu etkisi almış ve değişime zorlanmıştır. Bu kitapta, eski geleneğin temsilcisi Hacı İbrahim Efendi ile yeninin savunucusu ve aydınlanma devri fikir adamlarının düşüncelerini İmparatorluğa aksettiren Şemsettin Sami arasındaki tartışmaya şahit olacaksınız. Bu tartışma, devrim fikir hayatı üzerinde etkili olmuş ve geniş bir çevreye sirayet etmiştir. bu bir tür, İslam medeniyetinden batı medeniyetine geçişe adım atmanın getirsiği sancılardır. Batının güçlü etkisi karşısında, eski müesseselerin bir çeşit ayakata kalma mücedelesidir.