Ehl-i Sünnet kavramında tarihsel süreç içinde meydana gelen semantik değişiklikler ve anlam kaymaları bir yana, daha ilk tedavüle çıktığı andan itibaren ona yüklenen manalar, kişiden kişiye, mezhepten mezhebe farklılık arzetmektedir. Yani bir Hasan Basrî, bir Ebu Hanife ya da bir Mâtürîdî ile, yine Ehl-i Sünnet içinde mütalâa olunan bir İbn Sîrîn, bir İbn Mübarek ya da Ahmed b. Hanbel'in ona yüklediği anlamlar, bazan birbirinden oldukça farklı olabilmektedir. Aynı durum, Ehl-i Sünnet'i oluşturan Selefiye, Mâtüridiye ve Eş'ariye gibi zümrelerin, "Ehl-i Sünnet" anlayışlarında da mevcuttur. Hele hele, Ehl-i Sünnet dışında düşünülen mezheplerin ona yüklediği anlamlar ve onların "Ehl-i Sünnet"i tanımlama biçimleri daha da farklıdır. Nitekim günümüzde Müslümanlara ve hatta onlardan kendisini Ehl-i Sünnet diye tanımlayanlara bile "Ehl-i Sünnet"ten ne anlıyorsunuz?" diye sorulsa, verilecek her bir cevap, getirilebilecek her bir tanım, birbirinden az-çok farklı olacaktır. Hatta birbirine taban tabana zıt şeyler de söylenecektir