Hindistan'ı tek bir merkezî idare altında toplamayı başaran ilk hükümdar olarak bilinir.
Avrupa ve Asya'nın kanlı din savaşlarıyla çalkalandığı bir dönemde Ekber Şah, Hindistan'da, toplumsal mutabakatı sağlamak amacıyla ağırlıklı olarak İslamiyet, Hıristiyanlık ve Hinduizmin ahlaki prensiplerini birleştirerek Din-i İlahî adıyla yeni bir din kurdu. Bu sayede Hindistan'daki farklı inanç mensuplarını, ordusunun bayrağı altında birleştirip güçlü bir devlet oluşturdu. Kendisini dinî ve dünyevî meselelerde tartışılmaz otorite ilan eden Ekber Şah, İslam âlimleri tarafından şiddetle tenkit edilmiştir. Ekber'in ölümünden sonra Din-i İlahî tamamen ortadan kalktı. Takip eden yıllarda ticari faaliyetleri bahane ederek Hindistan'a yerleşen İngilizlerin, din ve dil ayrılığına dayanan çatışmaları kullanarak Hindistan'ı bölme, yönetme ve sömürgeleştirme planlarını nasıl hayata geçirdiğini görüyoruz.
Geniş bir araştırmaya dayanan ve Ekber Şah'ın bizzat kaleme aldığı mektuplar şeklinde kurgulanan bu roman, hükümdarın gerçek yaşam öyküsünü anlatıyor. Odak noktasında Ekber Şah'ın mutlak otorite konumuna süratli yükselişinin öyküsü ile farklı dinlerin mensuplarının birlik ve barış içinde yaşadığı bir Hindistan'a dair vizyonu var. Arka plandaysa hükümdarın çalkantılarla dolu kişisel yaşamı, en sevdiği karısıyla olan ilişkisi; hayatta kalan tek oğlu, aynı zamanda amansız rakibi olan Salim Cihangir ile arasındaki trajik mücadele canlandırılıyor.