"Aklımın bir köşesinde, içten içe, hep asıl benim bu şehirde nerede oturduğumu, evli mi yoksa bekâr mı, kadın mı yoksa erkek mi ya da mesela hangi mesleğin erbabı olduğumu merak eder dururum. Her gittiğim şehirde, kendimi arayarak saatler, günler geçirdiğim olur bazen ama henüz hiçbir yerde eşkâlime rastlayamadım. Halbuki karış karış aradım, bazen seneler geçirdiğim oldu, gidip de dönemediğim oldu gittiğim yerlerden. Ha bugün, ha yarın, belki çarşıdayımdır, belki meşhurumdur, belki memurumdur, belki karşı kıyıdayımdır diye bakınıp dururken oraya neden geldiğimi unutur, iyiden iyiye kaybederim asıl içinde yaşadığım bedeni. Bulsam da gerçi kendimle yer değiştirecek değilim a, benimkisi merak sadece: Benden, başka ne halt olurmuş, onu görmek istiyorum. Gelgelelim, alyansından eski kocana, kedinden anahtarına kadar kayıp olan her şeyini beş dakikada bulup ya yeninden ya şapkasından çıkarıveren şu Sahra Çölü'nün meşhur sihirbazları var ya, onlar bile beni bulamadı ya, bu işte bir iş var. Herhalde burada ya çoktan öldüm ya da anamın karnından doğmadım henüz."
Pan Yayıncılık, yine bir ilk kitaba imza atıyor. Şarkıcı-şarkı yazarı Fulya Özlem, bu ilk öykü kitabında hayatın olağan garipliklerinden, "bakış terapistleri"nden; zamanda yolculuk eden İstanbul hanımefendilerinden ve tekrardan kaçınan Tanrıçalardan bahsederken, hiç eksilmeyen bir ironi ve ritim duygusuyla okura eşlik ediyor. Absürt, mistik, gerçeküstü, felsefî ve trajikomik!..