Sen halkın işlerinden gaflet ettin. Onların mallarını tamamen topladın ve onlarla kendin arasına, alçıdan ve tuğladan bir perde, demirden kapılar ve silahlı bekçiler koydun. Sonra kendini onlardan ayırıp [sarayına] hapsettin.
Sonra halkın mallarını toplamak üzere valilerini gönderdin; onları adamlar, silah ve atlarla takviye ettin. Sonra filan ve filan, yani isimlerini zikrettiğin adamlar dışında hiçbir adamın yanına girmemesini emrettin. Mazlumların, mahzunların, aç ve çıplakların, zayıf fakirlerin ya da bu malda hakkı bulunan kimselerin sana ulaşmalarını engelledin.
Böylece kendi istekleri dışında, insanların haberlerinden hiçbir şeyin sana ulaşmaması için komplolar düzenlediler. Senden ve onlardan oluşan bu durum [ülke sathında] yayılınca insanlar onlardan korkup yaltaklık yapmaya başladılar. Böylece Allah'ın beldeleri zulüm, fesat ve tamahla dolup taştı. Sen her şeyden habersiz olduğun hâlde buadamlar senin saltanatının ortağı oldular.
Zulme uğramış bir kişi gelse, hemen seninle onun arasına girerler. Dışarı çıktığın vakit, öyküsünü sana anlatmaya karar verse senin bu işi yasakladığını öğrenir. Eğer zulme uğramış adam senin yakın adamlarına gelip durumunu onlara haber verse zulmedenler bu adamın durumunun sana ulaşmasını engellerler. Böylece mazlum adam durmadan oradan buraya koşuşturur, ona sığınır, buna şikâyet eder, yardım diler; gittiği her yerde onu iterler. Artık tüm gücünü kaybedip daralınca ve sen de ortaya çıktığında bu kez senin huzurunda bağırır. Ama bu kez öldürücü bir darpla darp edilir ki başkası için ibret olsun. Sen de buna bakıp hoşnutsuzluk göstermezsin.
Din bu şekilde [ayakta] kalır mı?