"Edebiyat bilim olunca, artık edebiyatın gereklerini yerine getirmek zorunda kalmayacak, ama ne de olsa dört başı mamur bir bilim de olamayacak. Edebiyata uç desen, ben uçamam deveyim diyecek, koş desen, koşamam ki, ben kuşum diyecek: Böylece işler kolaylaşacak, bir tür belge dökümü, röportaj kayıtlarının aktarılması, sosyolojik verilerin değerlendirilmesi vb. bu 'bilimsel edebiyat'ın malzemesi olacak ve bugün bu işlerden anlayanlarca edebiyattan sayılmayan birçok kalem çabası, tepeden inme yoluyla kendini edebiyat olarak tescil ettirecek. Böylece, herkes nasıl reisicumhur olabiliyorsa, sanatkâr da olabilecek artık!"
Füsun Akatlı inceleme ve eleştiri olarak da nitelendirilebilecek bütün yazılarında, denemeci ve felsefeci kalemini hiç eksik etmedi. Eleştiriyi bilimsel bir etkinlik olarak görenlerin karşısında, onun edebi bir etkinlik olduğunu savundu. Bunun yanı sıra "deneme/eleştiri" türünün yazın-içi konumunu da tartışmaya açtı sık sık.
Akatlı'nın yazın ve düşünce alanına ilişkin sorunları birikiminin süzgecinden geçirerek, eşine az rastlanır durulukta bir akıl yürütmeyle kaleme aldığı yazılarından oluşan Eleştirinin Sesi, okurlara geliştirici tartışma kapılarını aralıyor.