Onu nasıl kaybettiğimi biliyordum.
Birini çok istemek, haddinden fazla istemek iyi değildi. İnsanın içindeki sevginin fazlası bile, kalbinin sonunu getiren bir zehirdi.
Ama o, beni neden kaybettiğini hiçbir zaman bilemeyecekti. İçimi görmek yerine, içimi öldürmeyi seçmeseydi, belki…
Açelya Sezginer beş yaşında kimsesiz kalır.
Babasının yakın dostu Mahir Demirdağlı ona sahip çıkar; onu iki oğlundan ayırmadan, üzerine titreyerek büyütür.
Emanet bir kız çocuğu olarak girdiği evde pamuklara sarılarak büyütülen Açelya, güzeller güzeli genç bir kıza dönüşür. Hiç tanımadığı annesinin sevgisini aratmayan Selma ve babasının sıcaklığını unutturmayan Mahir, onun en büyük şansıdır. Her şeye sahiptir ama eksik olan bir şey vardır...
Mahir'in yıllar önce evden uzaklaştırdığı büyük oğlu Baran.
Yıllarca onu bekleyen Açelya, Baran Amerika'dan döndüğü akşam acı bir sürprizle karşılaşır. Çocukken düştüğünde ellerinden tutup onu kaldıran Baran, artık ona soğuk gözlerle bakan bir yabancıdır.
Yıllarını geçirdiği evde bir fazlalık gibi hissetmek Açelya'nın canını acıtır. Ya aile bildiği insanlara sırt çevirip gidecektir ya da kalıp ateşlerde yanmayı kabul edecektir. Ancak bu zor seçim bile onu kurtarmayacaktır zira taşlar yerine oturmadan geçmişten çıkagelen bir adam, Demirdağlı ailesindeki bütün dengeleri sarsacak, Baran'ın yıllar önce evinden gönderilmesine sebep olan sırrı ortaya çıkaracaktır.
Şimdi ışıkları söndürmeli,
Seni yazan kalemi kırmalı,
Kalbimin kapılarını kapatmalıyım.
Bir damla gözyaşıma hapsedeceğim seni Baran.
Yutkunduğum an gözümden değil, kalbimden düşeceksin inan.